KELAM/AKAİD KİTAPLARIMIZ HAKKINDA GENEL BİLGİLER.
Kelam belki de en çok zorlanılan konulardan biridir. Kitabımızı elinize alıp baktığınızda artık bunun zor deÄŸil kolay olduÄŸunu göreceksiniz. İzahatlarla ve sorularımızla metindeki çalışmalarımızla zoru sizin için kolaylaÅŸtırdık.
AKAİD ÖRNEK METİN
Dinlerin Sınıflandırılması
Dinlerin çeÅŸitli ÅŸekillerde sınıflaması yapılmıştır. Bunlar;
a)Hak din: İlahi vahye dayanan dinlere denir. Yahudilik, Hristiyanlık, İslam. Bu dinler-den Yahudilik ve Hristiyanlığın ilk ortaya çıktığı zaman İlahi vahiyle gelmiÅŸ sonradan deÄŸi-ÅŸikliÄŸe uÄŸramıştır. Biz bunlara ÅŸimdiki haliyle deÄŸil ilk haliyle inanırız. Aslında hepsinin ortak adı İslam’dır.
b)Muharref din: Allah’tan geldiÄŸi ÅŸeklini koruyamamış Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi dinlere denir.
c)Batıl din: İlahi vahye dayanmayan inanç sistemlerine batıl din denir.
d)Milel: Klasik dinler tarihi kitaplarında Hak Din kavramının ifade edildiği terim.
e)Nihal: Klasik dinler tarihi kitaplarında Batıl Din kavramının ifade edildiği terim.
f)Ehl-i kitap: Yahudi ve Hıristiyanları anlatır.
g)Kitabı olduÄŸu ÅŸüpheli dinler: Mecûsiler ve Maniheistler’dir.
â–ºDinler her ne kadar tek tanrılı ve çok tanrılı olmak üzere de sınıflandırılmış ve ilkel dinler, milli dinler ve dünya dinleri adlandırmaları yapılmışsa da, bu konuda dinleri sınıflamanın çok çeÅŸitli yöntemleri olduÄŸu bir gerçektir. Mesela dinler, yerel kabile dinleri, millî dinler ve evrensel dinler ÅŸeklinde de üç kısma ayrılır.
Mukallidin İmanı
a)Bir kimsenin çevresindeki ana, baba, kardeÅŸ, komÅŸu, hoca ve deÄŸer verdiÄŸi diÄŸer kiÅŸilere bakarak, hiçbir araÅŸtırma yapmadan inanmasına taklit, bu tür imana da taklidî iman denir. Böyle bir kiÅŸiye de mukallit adı verilir.
b)İslam dini, insana sevk ettiÄŸi inanç esaslarını araÅŸtırıp, delil, akıl, tefekkür ve düÅŸünceye dayandırarak iman etmesine önem vermiÅŸtir. Böyle iman türüne tahkikî iman, bu imanâ sahip kiÅŸiye de muhakkik adı verilmiÅŸ ve en yüksek iman etme ÅŸeklinin bu olduÄŸu belirtilmiÅŸtir. Kur’ân, insanın üzerinde en çok hak sahibi olan ana ve babanın dahi inançta taklit edilmesini yasaklamış, körü körüne ataları taklit etmenin yanışlığını sıkça tekrarlamıştır(el-Bakara 2/170; et-Tevbe 9/23; el-A’râf 7/70, 173).
c)GeniÅŸleyen İslam coÄŸrafyasında herkesin Kur’an dili olan Arapça’yı bilmesi mümkün olmadığı için mukallidin imanı da kısmen kabul görmüÅŸtür.
d)Kur’ân’ın bütün taklit yollarını kapatmadığı, iyi, güzel ve doÄŸru olanın taklidine açık kapı bıraktığını belirten bir kısım âlimler belli ÅŸartlarda taklidî imanın caiz olduÄŸunu savunmuÅŸlardır. Nitekim Hz. Yakup ölümünden önce çocuklarını etrafına toplayarak, kendisinden sonra kime kulluk edeceklerini sormuÅŸ ve onlar da “senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek Allah’a kulluk edeceÄŸiz; biz ancak O’na teslim olmuÅŸuzdur”, demiÅŸlerdir(Bakara, 2/133). İşte bu ve benzeri ayetlerden hareketle bazı İslam âlimleri taklidî imanın geçerliliÄŸine hükmetmiÅŸlerdir.
e)Ebû Hanîfe ve İmam Mâtüridî ve EÅŸ’ariyye mezhebi mukallidin imanının geçerli olduÄŸuna hükmetmiÅŸtir.
f)Aklın gereÄŸi gibi kullanımının teÅŸvik edilmesine raÄŸmen iman sahasında bunun gerçekleÅŸmemiÅŸ olması geçerliliÄŸini ortadan kaldırmayacağı için mukallidin imanı genelde caiz görülmüÅŸtür.
g)Mu’tezile mezhebi, mukallidin imanını geçerli görmez.
İmanda İstisna
►İman konusunda tartışmalardan biri de “ben inÅŸallah müminim” demenin caiz olup olmadığıdır. Bu hususa imanda istisna denir. Bir âyette “Kesinlikle hiçbir ÅŸey hakkında inÅŸâAllah (Allah dilerse) demeden Bunu yarın yapacağım deme. UnuttuÄŸun zaman da Al-lah’ı an!” (el-Kehf 18/23-24) buyurulduÄŸu için müminin yapacağı her ÅŸeyi takdir ve tayin etmede Allah’a güvenmesi gerekir. O halde iman eden kimse de bir eylem gerçekleÅŸtirdiÄŸine göre o da inÅŸaallah demek durumunda mıdır? İşte bu konu tartışılarak iman konusunda böyle dav-ranmanın ÅŸüphe ve endiÅŸe anlamı taşıdığı üzerinde durulmuÅŸtur.
a)Matüridiler: iman lafzı dinde kesinlik ifade ettiÄŸi için istisna söz konusu olmadığını savunmuÅŸlardır. Bu görüÅŸe gerekçe olarak gerçek müminlerin imanlarında ÅŸüphe ve tereddüt taşımadıklarını belirten âyet(el-Hucûrât 49/15) ile müminlerin imanda kesin kararlılıklarını belir-ten “İşte onlar gerçek müminlerdir”(el-Enfâl, 8/74) ayetini ileri sürmüÅŸlerdir
b)EÅŸ’arîler, imanın hakikati ile ilgili deÄŸil ama olgunluk hali ve neticesiyle ilgili olarak imanda istisnayı mümkün görmüÅŸ, yani “ben inÅŸallah müminim” demeyi mahzurlu saymamışlardır
â–ºÂlimlerin bazılarına göre imanın kesinlikle ÅŸüphe ve tereddüt taşımaması gerektiÄŸi daha önce belirtildiÄŸi gibi “ben inÅŸallah müminim” demenin doÄŸru olmadığı belirtilmiÅŸtir.
İmanın GeçerliliÄŸi
►İman bir kuruma kayıt yapar gibi bir defalık olay olmayıp, sahibini âhirette ebedi kurtuluÅŸa erdirmesi gereken bir husustur. Ancak imanın âhiret yurdunda kurtuluÅŸa vesile olabilmesi için bazı ÅŸartlar vardır. Mümin bu hususları dikkate alarak yaÅŸantısını sürdürdüÄŸü takdirde hem bu dünyada hem de âhirette kazançlı çıkacaktır. İmanın geçerli olmasının ÅŸartla-rı ÅŸöyle sıralanabilir:
1)İman son nefeste veya ihtimallerin tükendiÄŸi ümitsizlik(ye’s) anıyla sınırlı olmamalıdır.
2)KiÅŸide mümin niteliÄŸinin devam etmesi için dinin esas ve hükümlerini yok sayan veya yalan ve sahteliÄŸe kaçan bir davranış sergilememelidir. Dini hükümler hafife alınmamalı, alay konusu yapılmamalı ve üzerinde ulu orta konuÅŸulmamalıdır. Mümin, kesin inanç esasla-rını veya farz olduÄŸu bilinen hususlardan birini inkâr etmemelidir. Kötü bir alışkanlık olarak devam ettiÄŸi içki içmeye besmele ile baÅŸlamak veya namazın, orucun farz olduÄŸunu inkâr etmek gibi.
3)Hz. Peygamberin getirdiÄŸi dini hükümlerin tamamını hiç yüksünmeden bir bütünlük içinde kabul etmelidir. İslam’ın inanç ve ibadetleri arasında bir ayırım yapmadığı gibi ahlâk ve muamelat hükümleri arasında da bir ayırım yapmamalıdır. Dinî gerekleri yerine getirirken büyüklük göstermemeli, gururla dini esaslardan birini veya birkaçını inkâr sayılabilecek bir inanç veya davranış içinde olmamalıdır. İlahî emir ve hikmet gereÄŸi gönderilen dinî esasların hepsini severek ve isteyerek yerine getirmelidir.
4)Mümin olan kimse alçakgönüllü olmalı, Allah’ın azabı bana isabet etmez, diye düÅŸünmemelidir.
5)Allah tarafından hiç kimsenin yaptığı zayi edilmeden münasip karşılık verileceÄŸinin idraki içinde davranmalı, azabından emin olmamalıdır.(Korku ve ümit arasında olmak: (Havf ve Reca)
6)Allah’ın rahmetinden ümit kesmemelidir. Benim kurtuluÅŸ ümidim kalmadı gibi düÅŸüncele-re kapılmamalı ve Allah’ın kullarına merhametinin çok olduÄŸunu unutmamalıdır. Ayetlerde kulun durumu ne kadar ümitsiz olursa olsun Allah’ın onu af edebileceÄŸini hatırlanmalıdır. Nitekim bir âyette “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aÅŸan kullar! Allah’ın rahmetin-den ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Åžüphesiz O, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir”(ez- Zümer 39/53) denilmektedir.
İnancın Oluşumu
►İnancın oluÅŸumu, yani bir kiÅŸinin mümin niteliÄŸini kazanması tevhîd ve ÅŸahadet keli-melerini içtenlikle kabullenip bunu baÅŸkalarına ifade etmesiyle gerçekleÅŸir. KiÅŸinin bu ilk adımdan sonra basamak basamak dinin hükümlerinde baÄŸlılığını arttırması esas alınmıştır. İmanın artmasının Hz. Peygamber dönemine ait bir konu olduÄŸu ve nicelik olarak artma ve eksilmeden söz edilmezken, nitelik açısından bunun imkânı meselesi tartışılmıştır.
YaÅŸadığımız Toplumda İman GerçeÄŸi
â–ºYaÅŸadığımız toplum bir ölçü alınacak olursa, onun içinde hem mukallit hem de muhakkik Müslüman vardır. İmanın araÅŸtırmaya dayalı olması, bilgi ve aklın yardımını alması arzu edilen ve raÄŸbet ettirilen bir husus olmakla birlikte herkesin aklını ve araÅŸtırma kabiliyetini bu yönde kullanmadığı görülür. İnsanların çok çeÅŸitli meslek ve yöneliÅŸlerinin olması onları din konusunda arzu edildiÄŸi seviyede araÅŸtırma yapmaya elveriÅŸli kılmamaktadır. Bu sebeple mevcut mümin seviyesini iman eyleminde bilinçlendirmek gerekmektedir. Bilinçsiz müminler ifadesi Kur’ân’ın mümin nitelemesine uymamaktadır. KiÅŸileri bilinç seviyesi düÅŸük diye iman dairesinin dışına itmek hem haksızlık hem de insafsızlık olur.
ÖRNEK SORU-1
Mecûsilik ve Maniheist dinlerini ifade etmek için hangi ad kullanılmaktadır?
A)İlkel Din B)Kabile dini
C)Ehl-i Kitap D)Åžüpheli Din
E)Yıldızlara tapan
ÖRNEK SORU-2
Kalbi iman ile dolu olan kiÅŸilerin bir zorlama anında bunu inkâr etmeleri onların imanlarına zarar vermezken, hiç gereÄŸi yokken ikiyüzlü-lükten iman ettiÄŸini söyleyip bir baÅŸka yerde bu halini inkâr edenler mümin sayılmamaktadır.
Buna göre ikrah halinde inkâr eden için hangisi doÄŸrudur?
A)Yapmaması gerekirdi
B)İnancı uÄŸruna ölmesi gerekirdi
C)Dinden çıkmıştır.
D)Mümindir.
E)Mürted’dir.
ÖRNEK SORU-3
AÅŸağıdaki âlimlerden hangisi imanı kalbin tasdiki olarak görmez?
A)İmam Mâtüridî B)İmam EÅŸ’arî
C)İmam Mâlik D)Bakıllanî
E)Ebu’l-Muînen-Nesefî
KELAM ÖRNEK METİN
KELAMI DOÄžURAN ETKENLER
İlk İhtilaflar
â–ºKelâm ilminin bir disiplin, birilim dalı olarak ortaya çıkışını hazırlayan sebepler de pek tabii olarak İslâm toplumunun içinden kaynaklanan dâhilî sebeplerdir.
1)Kırtas Hâdisesi
a)Arapça bir isim olarak “kırtas” kâğıt demektir. Onun için kâğıt, kalem gibiyazı malzemelerini satan yere kırtasiye denir.
b)İbn Abbâs’tan rivayet edilen bir hadîse göre; Hz. Peygamber’in, vefatıyla neticelenen son hastalığında, rahatsızlığının ÅŸiddetli olduÄŸu bir anda yanında bulunan ashabına; “Bana bir kâğıt ve kalem getirin, size bir yazı yazdırayım ki benden sonra sapıklığa düÅŸmeyesiniz” (Bk. Buhârî, “Mardâ-Tıb”, 17), buyurmuÅŸtur. Onu rahatsız etmemek için kâğıt, kalem getirilmemiÅŸ ve neticede herhangi bir ÅŸey yazılmamıştır. Hz. Peygamber de bu arzusunu yenilememiÅŸ ve konu kapanmıştır.
DİKKAT: Kırtas hâdisesiyle ilgili rivayetler, daha sonraları Åžîa ile Ehl-i sünnet arasında ihtilaf konusu olmuÅŸ ve Åžiîler; eÄŸer kâğıt, kalem getirilseydi Hz. Peygamber Hz. Ali’yi kendisinden sonra halife tayin edecekti, demiÅŸlerdir. Kırtas hâdisesi, daha sonraları ortaya çıkacak olan ve temel nazariyesi hilafet meselesi üzerine oturan Åžîa ekolünün önemli dayanak noktalarından birisini oluÅŸturur.
2)Hilâfet Meselesi
â–ºHilafet meselesi ve halife seçimiyle ilgili olarak İslâm düÅŸüncesinde ortayaçıkan temel görüÅŸleri kısaca ÅŸöyle özetlemek mümkündür:
a)Ehl-i sünnet’e göre, İstiÅŸare yolu ile seçilmeli,
b)Åžîa’ya göre halife nasla belirlenir. Hz. Peygamber Hz. Ali’yi kendisinden sonra yerine halife olarak tayin etmiÅŸtir.
c)Haricîlerin bu konu hakkındaki görüÅŸleri Ehl-i sünnet ile aynıdır seçim yoluyla olmalıdır.
DİKKAT: Kur’ân’da ve Hz. Peygamberin hadîslerinde halifenin Hz. Peygamber’den sonra kim olacağı ÅŸöyle dursun, onun nasıl belirleneceÄŸine dair açık bir beyan bile bulunmamaktadır.
3)Siyâsî AnlaÅŸmazlıklar ve İç SavaÅŸlar
a)Hz. Osman’ın ÅŸehid edilmesi
b)Cemel ve Sıffin savaşları.
DİKKAT: İslâm tarihinde Müslüman toplumun bizzat içerisinde meydana gelen bu üç olayın her birisi tamamen siyâsîdir. Yani Kelami bir konudan dolayı yaÅŸanmamıştır. Kelami problemler ve sorular bu olayların ardından meydana gelmiÅŸtir.
â–ºHz. Osman’ın ÅŸehadeti, Cemel ve Sıffîn olayları sonucunda ortaya çıkan kelâmî problemleri baÅŸlıklar halinde ÅŸöyle sıralayabiliriz:
I. Büyük günah iÅŸleyen kiÅŸi (mürtekib-i kebîre)nin dindeki durumu:
DİKKAT: Sıffîn savaşı sonucunda, bu soruya ve bununla ilgili diÄŸer sorulara kendilerince cevap arayan Hâricîler denilen müstakil bir fırka doÄŸmuÅŸtur.
Anılan sorular etrafında ortaya çıkan görüÅŸleri kısaca ÅŸöyle ifade ve tasnif etmek mümkündür:
a)Hâricîlere göre büyük günah iÅŸleyen dinden çıkar ve kâfir olur. Ölünce ebedî olarak Cehennem’de kalır. Azabı kâfirlerinkinden farklı olmaz.
b)Mu‘tezile’ye göre büyük günah iÅŸleyen dinden çıkar ise de kâfir olmaz, iman ile küfür arasında kalır. Ne mümin ne kafir sayılır. Ölünceye kadar tevbe etmesi beklenir. Tevbe etme-den ölürse ebedî olarak Cehennem’de kalır, fakat azabı inkârcılarınkinden hafif olur.
c)Mürcie’ye göre konu hakkında hüküm vermemek ve sorunu ahirete ertelemek uygundur.
d)Ehl-i sünnet’e göre günahlar helal sayılarak iÅŸlenmediÄŸi müddetçe kiÅŸiyi dinden çıkarmaz. Fakat günahlar imana zarar verir ve sahibi ahrette cezalandırılır.
II. İmanın tanımı, mahiyeti, iman-amel ilişkisi meselesi:
â–ºBu konu doÄŸrudan yukarıdaki hususla ilgilidir.(Büyük günah iÅŸleme meselesiyle alakalıdır) İmanın mahiyeti nedir? İman sadece sözlü bir kabul beyanı mıdır, yoksa amelle doÄŸrudan alakalı mıdır? Mümin olduÄŸu halde amel alanını ihmal eden, yapmayan kiÅŸinin durumu nedir? İman-küfür iliÅŸkisi nasıldır? İmanın sınırı nerede biter, küfür nerede baÅŸlar? Sonra günah nedir, onun tanımı nasıldır? Gibi soruların oluÅŸturduÄŸu bir konudur.
4)Kader ve İrâde Hürriyeti Sorunu
â–ºCemel ve Sıffin savaÅŸlarının neticesinde insanların kafaların kader ve irade hürrüyeti ile ilgili çeÅŸitli sorular ortaya çıkmış buda çeÅŸitli mezheplerin doÄŸmasına sebep olmuÅŸtur.
a)Bunlardan birisi Cebriyye’dir. BilindiÄŸi üzere Cebriyye, insanın bir gücünün olmadığını fiillerini yapmaya mecbur olduÄŸunu iddia etmiÅŸtir. Kaderimde ne varsa onu yaşıyorum demektir. Yani insan bir robottur nasıl programlanmışsa öyle hareket eder. Kendisinin bir dahli yoktur fiillerde. Burada ÅŸuda önemli bilgidirki; Cebriyyeyi Cehm b.Safvan kurmuÅŸtur. Cebriyyenin bu fikrine karşı olarak Mutezile, Maturidi ve EÅŸ’ariyye bu görüÅŸe karşı çıkmıştır.
b)Cebriyyenin tam karşılığı zıddı olarak daha sonra kaderiyye ortaya çıkacak ve cebriyenin tam zıddına sorumluluk doÄŸuran fiillerin tamamen insana ait olduÄŸunu, dolayısıyla Allahın bu konuda bir etkisinin olmadığını söyleyecektir.
â–ºBu dönemde meydana gelen olaylar siyâsî, fakat önemli sonuçlarından birisi de itikâdîdir.(Kelam ilminin konuları)
5)Kur’ân ve Sünnet Metinlerinin Yorumu
â–ºMüteÅŸabih ayetlerin yorumlanması konusundaki ihtilaflar Kelam ilmini doÄŸuran ne-denlerden birisidir. Selef âlimleri müteÅŸâbih nasları tevil etmeksizin anlamaya çalışmışken, Mu‘tezile ve Ehl-i sünnet kelâm ekolleri büyük bir çoÄŸunlukla bu nasları tevîl etmiÅŸlerdir.
6)Müslümanlar’ın DiÄŸer Din ve Medeniyetlerle KarşılaÅŸması
►İslâm’ın farklı din, kültür ve medeniyetlerle karşılaÅŸması sonucunda tevhid, teslis, teÅŸbîh, tecsîm, kader, cebir ve ihtiyar, Kur’ân’ın hakikati, Tevrat ve İncil’in tahrifi, Nübüvvet, Mesih, Mehdi ve daha birçok itikadî konu Müslümanlarla diÄŸer inanç sahipleri arasında tartışılmıştır.
7)Tercüme Hareketleri
â–ºYunan Felsefi eserleri tercüme ettirilmiÅŸ, Halife Me’mun zamanında sistemetik olarak tercüme faaliyetleri yapılmıştır.
8)İnsanın DüÅŸünen Varlık Olması GerçeÄŸi
►İslâm düÅŸüncesinde meydana gelen ihtilaflar ve kelâmî tartışmaların ortaya çıkışını hazırlayan sebeplerin en başında ve temelinde insan gerçeÄŸi yatmaktadır.
USÛLÜ’D-DÎNDE İHTİLAFIN HÜKMÜ
a)İdeolojik olan ve dolayısıyla İslâm toplumunu parçalama istidadı gösteren fikir ayrılıkları caiz görülmemiÅŸtir.
b)Toplumsal bünyeyi sarsacak ihtilaflar yasaklanmıştır.
c)Dinin temel prensip ve hükümlerinin mevcudiyetinde ihtilaf etmek, yani Hz. Peygamber’e Allah tarafından vahyedildiÄŸi kesinlikle sabit olmuÅŸ olan ÅŸeylerden birini veya birkaçını inkâr etmek câiz deÄŸildir.
d)Bu manâda Kur’ân’ın iki kapağı arasında bulunan muhtevanın tamamının vahiy eseri olduÄŸuna inanmak bir iman ilkesidir.
e)İslâm hukukçuları ile kelâmcıların büyük çoÄŸunluÄŸu, dine ait olduÄŸu zarûrî olarak bilinen ÅŸeylerin dışında, itikadî ihtilaflar yüzünden insanların ve fırkaların tekfir olunamayacağı hususunda ittifak etmiÅŸlerdir.
DİKKAT: İhtilaf konusu haline getirilmesi yasak olan ÅŸey, dinden olduÄŸu kesinlikle bilinen bir hususun mevcudiyetinde ihtilafa düÅŸmek, onu inkâr etmektir. Onun mevcudiyeti kabul edildikten sonra, mahiyet ve keyfiyeti üzerinde, yani anlaşılması ve yorumlanması hususunda delillere dayanarak birbirinden farklı görüÅŸler ortaya koymak, deÄŸiÅŸik sonuçlara ulaÅŸmak yasaklanmış deÄŸildir. Yani bir kiÅŸi ben Allahı inkar ediyorum dese tekfir edilir, ancak ben Allahın Kelam sıfatının zatından mı yoksa zatından deÄŸil mi olduÄŸu konusunda ihtilaf ediyorum dese tekfir edilmez.
ÖRNEK SORU-1
I- MüteÅŸabihatın direk olarak anlaşılamaması
II- Siyasi nedenler
III-Tercüme faaliyetleri
7-Kelam ilminin ortaya çıkmasının sebep-lerinden biriside ilk ihtilaflar dönemidir. Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Kelamın ortaya çıkmasına vesilen olan dahili sebeplerden deÄŸildir?
A)I B)II
C)I ve II E)I, II ve III
E)III
ÖRNEK SORU-2
Mu‘tezile ekolü, yabancı tesirlere karşı İslâm inancını savunmak amacıylaönemli iÅŸler gördü. Mu‘tezile, bu önemli sorumlu-luÄŸu yerine getirirken mezhebinin beÅŸ ana usûlünden hangisini kendisine rehber edinmiÅŸtir?
A)Tevhid B)Va’d El Va’d
C)El menzile beynel menzileteyn D)Emri bil ma’ruf nehyi anil münker
E)Adalet
ÖRNEK SORU-3
AÅŸağıdakilerden hangisi Müslümanla-rın yeni fethedilen yerlerde karşılaÅŸtıkları inanç gruplarından olamaz?
A)Mecusiler B)Mooncular
C)Hristiyanlar D)Manihaistler
E)Mazdekiyye
Ayrıntılı bilgi için : BURAYA TIKLAYIN
NOT
KİTAPLARIMIZ HAKKINDA DAHA AYRINTILI BİLGİLERİ YAZARLARIMIZA SORABİLİRSİNİZ.
Hasan TEKİN.0.535.820.33.32 Sabri BENLİ.0.531.471.17.1
Kelam ve Akaid